HÜDA PAR Şanlıurfa’da ‘Son Kale Aile’ Konferansı Düzenlendi

HÜDA PAR Aile Başkanlığı tarafından Şanlıurfa’da düzenlenen ‘Son Kale Aile’ konferansı yoğun katılımla gerçekleştirildi.

GÜNCEL Yayın: 21 Aralık 2025 - Pazar - Güncelleme: 21.12.2025 23:20:00
Editör - C.Cahit Coşkun
Okuma Süresi: 10 dk.
Google News

Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Aile Başkanlığının ‘Son Kale Aile’ temasıyla düzenlediği konferans, Şanlıurfa’nın Haliliye ilçesinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan Gençlik ve Kültür Merkezi Konferans Salonunda yapıldı. Programa çok sayıda davetli katıldı.

Sunuculuğunu Mustafa Yıldırım’ın yaptığı program, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Kur’an-ı Kerim tilavetini Basri Demir okudu.

Programın açılış konuşmasını HÜDA PAR Şanlıurfa Kadın Kolları Kurucu İl Başkanı Emel Yalçın yaptı. Yalçın konuşmasında, aile kurumunun karşı karşıya olduğu tehditlere dikkat çekerek, ‘Son Kale Aile’ temasıyla yürütülen çalışmaların önemine vurgu yaptı.

Ahir zamanın ağır imtihanlarından geçildiğini ifade eden Yalçın, ahlaka, kültüre, dine ve özellikle aile kurumuna yönelik saldırıların arttığını belirterek, bu saldırılar karşısında açık ve net bir duruş sergilenmesi gerektiğini söyledi. Kur’an-ı Kerim’den ‘Bir toplum kendisinde olanı değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez’ ayetini hatırlatan Yalçın, değişimin bireyden başlaması gerektiğini vurguladı.

Açılış konuşmasının ardından selamlama konuşmasını HÜDA PAR Aile Başkanı Aynur Sülün yaptı. Sülün, programlara katılım sağlayan milletvekilleri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile davetlilere teşekkür ederek konuşmasına başladı.

Bu yılı Aile Başkanlığı olarak paneller ve konferanslarla dolu dolu geçirdiklerini belirten Sülün, yılın son programında Şanlıurfa’da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Her programda aile kurumunun karşı karşıya olduğu tehditleri ve çözüm yollarını alanında uzman isimlerle gündeme getirmeye devam edeceklerini kaydetti.

Aile kurumuna yönelik yürütülen ‘işgali’ savurmanın ancak toplumsal dayanışma ruhuyla mümkün olabileceğini vurgulayan Sülün, bu dayanışmanın hangi motivasyonla sağlanabileceğinin asıl mesele olduğunu söyledi. Bu noktada Gazze’deki direnişi örnek gösteren Sülün, uzun süredir devam eden saldırılara rağmen Gazze’de aile yapısının ayakta kalmasının, Allah’ın aileye dair buyruklarının hayata hâkim kılınmasından kaynaklandığını ifade etti.

Topluma uzun yıllardır Batılı, seküler ve feminist anlayışın dayatıldığını dile getiren Sülün, İslam’ın kadına, erkeğe ve evlada yüklediği rollere karşı kara propaganda yürütüldüğünü söyledi. İnancı zayıflatılan, bencilliğe ve hazcılığa yönlendirilen bireylerin fedakârlık gerektiren bir aile hayatını neden tercih etmeleri gerektiğinin sorgulanması gerektiğini belirtti.

Toplumsal cinsiyet odaklı politikalarla ne gençlerin evliliğe teşvik edilebileceğini ne de yara alan ailelerin kurtarılabileceğini kaydeden Sülün, medya yoluyla aileyi hedef alan yayınlar devam ederken yalnızca ekonomik desteklerle ailenin korunamayacağını söyledi.

Aile kurumunu korumak için bir zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Sülün, kadını ve erkeği yaratan ve aile olarak yeryüzüne indiren Allah’ın koyduğu fıtrat yasalarına dönülmeden bu gidişatın durdurulamayacağını dile getirdi. Aileye dair yapılacak tüm düzenlemelerin Yüce Allah’ın buyruklarını merkeze alması gerektiğini sözlerine ekledi.

Programda konuşan Gaziantep Milletvekili Şehzade Demir ise konferansın iki önemli anlamı bulunduğunu belirtti. Demir, bunlardan ilkinin Türkiye’nin ve toplumun bugün en çok ihtiyaç duyduğu konulardan biri olan aile meselesinin masaya yatırılması olduğunu söyledi. Bu tür programların sorunların teşhis edilmesi, çözüm yollarının konuşulması açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Demir, Türkiye’nin en büyük sorunlarından birinin toplumsal yozlaşma ve köklerden uzaklaşma olduğunu dile getirdi.

Programı önemli kılan bir diğer hususun ise etkinliğin Şanlıurfa’da düzenlenmesi olduğunu vurgulayan Demir, Türkiye genelinde ciddi bir nüfus yaşlanması yaşandığını, evliliklerin azaldığını ve çocuk sahibi olmaktan kaçınıldığını belirtti. Bu durumun toplumun değerlerinden uzaklaşmasına ve belirsiz bir geleceğe sürüklenmesine neden olduğunu ifade etti.

Şanlıurfa’nın bu noktada Türkiye için ayrı bir öneme sahip olduğunu kaydeden Demir, Türkiye genelinde doğurganlık oranının 1,48 seviyelerine kadar düştüğünü, buna karşılık Şanlıurfa’da bu oranın 3,06 seviyelerinde olduğunu söyledi. Şanlıurfa’nın, ülkenin geleceği açısından nüfusun genç kalmasına önemli bir katkı sunduğunu belirten Demir, bu nedenle Şanlıurfa halkını tebrik etti. 2025 yılının son programının Şanlıurfa’da yapılmasının da ayrıca anlamlı olduğunu ifade etti.

Türkiye’nin birçok sorunla karşı karşıya olduğunu belirten Demir, deprem, ekonomi, dış politika ve bölgesel meselelerin sıkça dile getirildiğini ancak uzun vadede en yıkıcı ve telafisi en zor sorunun ahlaki yozlaşma, değerlerden uzaklaşma ve neslin yok olma tehlikesi olduğunu vurguladı. Diğer sorunların belli sürelerde telafi edilebileceğini ancak ahlak, değerler ve nesil kaybının telafisinin on yıllar değil, asırlar sürebileceğini ve hatta mümkün olmayabileceğini söyledi.

HÜDA PAR olarak bu tehlikeye dikkat çektiklerini ifade eden Demir, geçmişte Şanlıurfa, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ın işgallere karşı ortaya koyduğu direniş ruhuna atıfta bulunarak, bugün de ahlaki yozlaşmaya ve toplumsal değerleri hedef alan saldırılara karşı aynı kararlılıkla durulması gerektiğini dile getirdi. Bu konuda gerçeklerin açıkça konuşulması, projeler geliştirilmesi ve siyaset kurumunun harekete geçirilmesinin zorunlu olduğunu belirten Demir, bunun toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğu olduğunu sözlerine ekledi.

“Ailenin arasını bozmak iblisin en sevdiği şeydir”

Konferansın ana konuşmacısı olan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, aile kurumunun hedef alınmasına dikkat çektiği konuşmasında şu ifadeleri kullandı, “Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur: Her gün İblis sabah kalkar, bütün avanesini toplar ve bunları insanların içine salar. Hepsine insanları Allah’ın yolundan saptırmalarını söyler. Bu iblisler günlük faaliyetlerine başlayarak üzerlerine düşeni yapar. Akşam geldiğinde İblis her birine neler yaptığını sorar. Hepsi insanları Allah’ın yolundan vazgeçirmek için ellerinden geleni yaptıklarını söyler. İblis onları ‘Bir şey yapmamışsınız’ diye tersler. Fakat İblis’in aradığı bir şey vardır. En sonunda bir tanesi gelip der ki: ‘Ben bir karı kocanın arasına girdim, onlara yapıştım ve onları ayırmadan bırakmadım.’ İblis kalkar onun alnından öper ve onu baş köşeye oturtur. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; İblis’in en çok sevdiği, en çok fitneye sebep olan şey budur. Bundan dolayıdır ki ailenin arasını bozmak, aileye girmek İblis’in en çok sevdiği şeydir ve bütün fitne oradadır.” şeklinde konuştu.

“Aile kendi içinde küçük bir devlettir”

Geldiğimiz noktada Kur’an-ı Kerim’in ‘ins ve cin’ şeytanları olarak ifade ettiği yapıların en fazla aileyle uğraştığını belirten Köse, “Bunlar üzerinden aileleri yıkıp bozmak ve yok etmek üzere ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Cinsiyetsiz insan, nikâhsız cinsel hayat, ailesiz toplum için her gün, her yerde çeşitli faaliyetler yürütüldüğünü görüyoruz. Bu sebeple aileyle ilgili yapılabilecek bütün çalışmalar, bugün belki de ‘cihat’ kapsamına girebilecek en değerli çalışmalardan biridir. Çünkü aileyi korumak demek hem kendimizi hem devletimizi hem de milletimizi korumak demektir. Aile kendi içinde küçük bir devlettir, devlet ise o milletin büyük bir ailesidir. Ailede bir düzen vardır, ev dediğimiz bir mekân vardır, fertler vardır, bütçe vardır. Devlette de aynıdır. Nikâhla kazandığımız statüler vardır; anne, baba, amca, dayı, hala gibi. Bunların hepsi bir statüdür. Devlette de insanlar birbirlerine ‘abi’, ‘kardeşim’ diye hitap eder. Bunların bütün hamurunu oluşturan şey muhabbettir.” dedi.

“Ailede adalet yoksa düzen olmaz”

Bürokratik kurumlarda adaletin, insanlar arasında ise muhabbetin esas olduğunu vurgulayan Köse, “Adalet yoksa düzen olmaz. Ama kurumların ve toplumların mayası muhabbettir, sevgidir. Cenab-ı Hak aileyi kuran ve yaşatan üç kavramdan bahseder: Rahmet, meveddet ve sekinet. Bu üç kavram bir ailede yoksa o aile ayakta duramaz. Aile hâlâ devam ediyorsa, orada biri zulmediyor, diğeri katlanıyor demektir. Merhamet; incitmemek, kaba olmamak ve ihsandır. İhsan ise güzellikle davranmak ve bunu gönülden yapmaktır. Gönülden yapılmayan iyilik, iyilik değildir Merhametten meveddet doğar. Meveddet, sevginin sürekliliği ve karşılıksız olmasıdır. Meveddetten sekinet doğar. Sekinet huzurdur. Bu yüzden ailenin yaşadığı yere ‘mesken’ deriz. Mesken, huzur yurdu demektir. Önemli olan sorun yaşamamak değil, bu sorunları aileyi yıkmadan çözmektir. Rahmet, meveddet ve sekinetle örülmüş bir aile yapısı varsa, şeytan orada güç bulamaz. Küçük huzursuzluklar olur ama aile dağılmadan yoluna devam eder. Önemli olan budur.” ifadelerini kullandı.
Konferansın ana konuşmacısı olan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, aile yapısının korunması, toplumsal değerler ve ailenin toplumdaki yeri üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Program, uzun yıllar evli kalan çiftlere plaket takdim edilmesiyle sona erdi.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.